5 Eylül 2019 Perşembe

19- Meryem suresi (hubeyb Öndeş meali)



1- Kef, He, Ye, Ayn, sad.

2- [Bu]¹, RAB'binin rahmetinin kulu Zekeriya'yı anmasıdır.

¹: "zikru=ذكرُ" kelimesi, hazf edilmiş bir müpteda olan (هذا) zamirinin haberidir. (Müşkül i'rab-ul kur'an)

3- Hani o, RAB'bine gizli bir sesleniş olarak seslenmişti

4- "RAB'bim! Gerçekten benden kemik gevşedi [zayıfladı] ve baş,¹ ihtiyar olarak tutuştu [saçım ağardı]. Sana duada hiç mutsuz olmadım RAB'bim!" dedi.

¹: "ra'siy=رأسي" yani "benim başım" anlamındadır. Muzafun ileyh hazf edilmiş, muzaf bundan bedel olarak harfi tarif almıştır. "er-ra's=الرأس" kelimesinin başındaki "el=ال" takısı muzafun ileyh'ten bedeldir.

5-6- "Gerçekten ben, benim arkamdan yerime geçecek yakınlarımdan korktum. Hanımım kısırdı. Artık, bana mirasçı olan ve Yakup ailesinden mirasçı olan bir veliyi bana bağışla, onu razı olarak yap RAB'bim!"

7- Ey Zekeriya! Gerçekten biz, daha önce kendisine hiçbir adaş/denk¹ yapmadığımız, ismi Yahya olan bir oğlan çocuğunu sana müjdeliyoruz.

¹: "semiyye=سميا" ifadesi adaş manasında da olabilir, benzer manasında da olabilir. (zamahşeri:keşşaf)

8- [Zekeriya] "RAB'bim! Hanımım kısır olduğu halde ve ben son derece büyüklüğe [yaşlılığa] ulaştığım halde benim bir oğlum nasıl olabilir?" dedi.

9- "İşte bunun gibidir. RAB'bin dedi ki: "O, bana oldukça kolaydır. Oysaki ben seni daha önceden yaratmıştım ve sen hiçbir şey değildin."

10- [Zekeriya] "RAB'bim! Benim için bir ayet [işaret] yap." dedi. [RAB'bin] "senin ayetin [işaretin] denk-sağlam¹ olduğun halde üç gece insanlarla konuşmamandır." dedi.

¹: "seviyyen=سويا" Zekeriya'nın sıfatıdır. Çeviri buna göre yapıldı.

"üç gece"'nin sıfatı olduğu da söylenmiştir. (Fahreddin Razi) buna göre "... üç tam/eşit gece, insanlarla konuşmamandır" şeklinde çeviri yapılabilir.

11- [Zekeriya] tapınağın ön tarafından milletinin karşısına çıkıp, "Sabah ve akşam, tenzih edin." diye onlara vahiy etti.

12-15- "Ey Yahya! Kitabı bir kuvvetle tut." [dedik]¹. Ona, çocukken hikmet² [akılla gerçeği tespit etme kabiliyeti], tarafımızdan bir sevecenlik ve bir arınmışlık verdik. O, korunup sakınan (takvalı) ve anne-babasına iyilik eden [biri] idi. Hiç zorba olmamıştı, isyankar da [olmamıştı]. Doğduğu gün, öleceği gün ve canlı olarak yeniden dirileceği gün onun üzerinde bir esenlik vardır.

¹: "Dedik" [قلنا] sözü hazf edilmiştir.

²:"hukm=الحكم" burada "hikmet" manasındadır. Hikmet ise akılla gerçeği tespit etmektir. Bunun "Kitabı anlamak ve dinde derin kavrayış sahibi olmak" manasında olduğu da söylenmiştir. (keşşaf sahibi müfredat : حكم)

16- Kitapta Meryem'i an! Hani ailesinden [ayrılıp] doğuda bir yere çekilmişti.

17- Onlardan beride bir örtü edinmişti. Derken, ruhumuzu ona gönderdik. [Ruhumuz] onun için, düzgün bir beşer kılığına girdi.

18- [Meryem] "Korunup sakınan biriysen gerçekten ben, senden Rahman'a sığınıyorum. " dedi.

19- [Ruhumuz] "Ben sana arınmış bir oğlan çocuğu bağışlayayım diye, sadece RAB'binin (sana gönderdiği) bir Elçiyim." dedi.

20- [Meryem] "Benim bir oğlan çocuğum nasıl olabilir ki? Bana herhangi bir beşer temas etmedi ve ben hiç taşkın-iffetsiz olmadım." dedi.

21- [Ruhumuz] "İşte bunun gibidir. RAB'bin dedi ki: "O, bana oldukça kolaydır. Onu insanlar için bir ayet [mucize] ve bizden bir rahmet yapalım diye [böyle yaptık]¹" dedi. Emir, tamamlanmış oldu." dedi.

¹: Ayetteki (ولنجعله) ifadesindeki (و) harfi, hazf edilmiş [atılmış] bir ifade olduğunu gösteriyor.
Bir görüşe göre bu ifade (ولنجعله للناس فعلنا ذلك) takdirindedir. (keşşaf sahibi) çeviri buna göre yapıldı.

22- Ardından, [Meryem] onu yüklendi [hamile kaldı]. Onunla, uzak bir yere çekildi.

23- Derken, doğum sancısı onu Hurmanın dalına sürükledi, "Ne olurdu bana! Keşke bundan önce ölseydim ve iyice unutulmuş olsaydım!" dedi.

24-26- Alt tarafından ona "Üzülme! RAB'bin, alt tarafından bir akar su yapmıştır¹. Hurmanın dalını kendine doğru silkele ki üzerine yaş taze hurma düşsün. Artık ye, iç ve gözün aydın olsun. Eğer, beşer olanlardan birini görürsen, "Ben, Rahman'a bir oruç adadım. Artık, bugün insan cinsiyle asla konuşmayacağım." de" diye seslendi.

¹:Doğum olayını gerçekleştirecek kadının batın bölgesinin suya 
batırılması, takibinde ise doğum evrelerinden ilkinin veya tümünün suyun 
altında gerçekleştirilmesi oldukça uzun bir geçmişe sahiptir. Bu 
uygulamanın en temel nedeni ise doğum yapan kadının daha rahat 
hareket etmesi ve ağrının hafiflemesi olarak saptanmıştır (Garland & 
Jones, 2000; Toker & Ovalı Uran, 2015). Literatüre geçen araştırmalara 
dayanarak suda doğum olayının, perine bölgesinin esnekliğini arttırmak, 
perineal travmaları ortadan kaldırmak veya şiddetini önemli ölçüde 
azaltmak gibi, doğum eyleminde annenin hissettiği ağrı ve rahatsızlığın en büyük sebepleri üzerinde önemli etkilere sahip olduğu kanıtlanmıştır 
(Maude & Foureur, 2007; Cluett & Burns, 2009; Mollamahmutoğlu vd., 
2012).


27-28- [Meryem] onu taşıyarak halkına getirdi. [halkı] "Ey Meryem! Gerçekten sen büyük/acayip bir şey [meydana] getirmişsin" dediler. "Ey Harun'un(dinde) kardeşi¹! Senin baban kötü biri değildi ve annen taşkın-iffetsiz değildi."

¹: "kardeş" ifadesi, kur'an'da ve Arapça metinlerde sadece "aynı anneden ve babadan olma kardeş" manasıyla sınırlı değildir. Örneğin kur'an'da "kardeş ayet[mucize]" (zuhruf 48) denilir. Hâlbuki ayetler[mucizeler] gerçek anlamda kardeş değildir. "Semud [halkına] kardeşleri Salih'i [gönderdik]" (araf 73) denilir, Halbuki Salih, o halkın tamamına kardeş değildir. Sadece aynı halkta bulunmaktadır. "İnançlılar, sadece kardeştirler" (Hucurat 10)

peygambere isnat edilen bir sözde şöyle denir;
"رحم اللّه أخي لوطا لقد كان يأوي إلى ركن شديد...".
Allah, kardeşim Lut'a rahmet etsin. Elbetteki kendisi güçlü bir dayanağa sığınmakta idi..." (Duru-l mensur, Hud 78-80)
Dikkat edilirse, peygamberimiz, Lut peygamberden "kardeşim (أخي)" diye bahsetmektedir. Bu da "kardeş" kelimesinin, sadece "aynı atadan olma kardeş" manasıyla sınırlı olmadığının delilidir.
İlgili ayet "dinde kardeştir" manasında açıklanmıştır. (müfredat : اخ veya اخو) çünkü Musa'nın kardeşi olan Harun ile, isa'nın annesi olan Meryem aynı zamanda yaşamadı.

Farklı açıklamalar da yapılmıştır.

-"Meryem'in, Harun adında bir kardeşi vardır"

-"Harun adında, Salih bir kimse vardı, ona benzetilerek 'sen gözümüzde Harun gibiydin' demişlerdir". Bu da ilk yaptığımız açıklamaya çok yakındır.

Bazıları da Meryem'in, Harun soyundan geldiğini söyler. Bu tıpkı Arap soyundan olan birine "Ey Arapların kardeşi" demek gibidir. (Zamahşeri:keşşaf, kurtubi, Fahreddin Razi, duru-l mensur)

29-[Meryem] ona [çocuğa] işaret etti. [Milleti] "Beşikte çocuk olarak bulunan kimseyle nasıl konuşalım?" dedi.

30-33- [Çocuk] "kesinlikle Ben, Allah'ın kuluyum. Bana kitabı verdi¹, beni bir nebi yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek [ilahi bereket kaynağı] yaptı, canlı olduğum sürece, yönelişi(namazı) ve zekatı bana vasiyet/emir etti. Beni anneme iyilik eden [biri yaptı], beni hiç zorba yapmadı, mutsuz da [yapmadı]. Doğduğum gün, öleceğim gün ve canlı olarak yeniden dirileceğim gün üzerimde bir esenlik vardır." dedi.

¹: İsa peygamber, kendisinin ileride kesinlikle kitabı (incili) alacağını ve peygamber olacağını bildiği için geçmiş zaman formu ile" verdi..yaptı.." demiştir.
Kur'an, olayların kesinlikle olacağını vurgulamak için çoğu yerde geçmiş zaman formu ile olayları anlatır. (39:68; 75:8,9; 25:30; 7:44-48; 6:128; 20:125,126; 23:112-114)
İsa peygamberin, çocukken peygamber olmayıp sonradan peygamber olduğunu düşünenler dediğim şekilde açıklamıştır, bazıları da onun çocukken peygamber olduğunu söylemiştir.(zamahşeri: keşşaf, kadı beydavi)

34- İşte bu Meryem'in oğlu İsa'dır. Hakkında şüpheli bir halde tartışmakta oldukları Hakkın sözüdür.

35- Allah için, herhangi bir çocuk edinmek olamaz! Ne münasebet! Herhangi bir işi tamamladığı¹ zaman ona sadece "ol" der, [o da] hemen olur.

¹: "kada=قضي" fiili, "tamamladı" mânâsına gelir. Örneğin biri ölünce ömrünün tamamlanması sebebiyle de bu fiil kullanılır (müfredat : قضي Fahreddin Razi, bakara 117)

36- Gerçekten Allah, RAB'bimdir ve RAB'binizdir. Artık ona kulluk edin. Bu, en doğruya ileten sapasağlam yoldur.

37- Onların aralarından partiler ayrılığa düştü. Çok büyük bir günün şahit oluşundan dolayı kafirler [gerçeği örtenler] için yazıklar olsun!

38- Bize geldikleri gün, onlar ne acayip işittiler! [ne acayip] gördüler! Fakat zalimler bugün apaçık bir kayboluşun içindedir.

39- Onları pişmanlığın günüyle uyar: o vakit onlar bir habersizlik içindeyken ve onlar inanamıyorlarken iş tamamlanmıştır.

40- Gerçekten biz, yere [dünyaya] ve onun üzerinde bulunan kimselere mirasçı oluruz. Sadece bize geri dönerler.

41-42- Kitapta İbrahim'i an. Gerçekten o, çokça doğru söyleyendi, bir nebiydi. Hani babasına "Ey babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir açıdan yarar sağlamayan [şeylere] neden kulluk ediyorsun?" demişti.

43-45- "Ey babacığım! Sana hiç gelmemiş bir bilgiden (bir pay) gerçekten bana gelmiştir. Artık bana uy, sana eşit bir doğru yolu göstereyim. Ey babacığım! Şeytana kulluk etme. Gerçekten şeytan, Rahman'a bir isyankar olmuştu. Ey babacığım! Gerçekten ben, Rahman'dan bir azab sana temas eder de şeytana bir veli olursun diye korkuyorum" [dedi].

46- [babası] "Tanrılarımdan yüz mü çevireceksin ey İbrahim? Eğer [yüz çevirmeye] son vermezsen, mutlaka seni taşlarım! Uzun bir süre benden uzak kal." dedi.

47-48- [İbrahim] "Esenlik üzerine olsun. RAB'bimden senin için bağışlanma isteyeceğim. Gerçekten o, bana çok lütufkardı. " dedi. "Sizden ve sizin Allah'tan beride dua ettiğiniz[şeyler]den kaçınıyorum. RAB'bime dua ediyorum, RAB'bimin duasında mutsuz olmamayı dilerim."

49- [İbrahim] onlardan ve onların Allah'tan beride dua ettikleri[şeyler]den kaçındığında, ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık. Her birini nebi yaptık.

50- Onlara Rahmetimizden bağışladık ve onlara çok yüce bir doğruluk dili yaptık.

51- Kitapta Musa'yı an. Gerçekten o, kendisini [Allah'a] adamıştı¹ ve nebi olan bir elçiydi.

¹: bu ifade "muhlis=مخلِص" olarak da okumuştur (verş mushafı, Fahreddin Razi). bu tercih edildi.

52- Ona, sağ taraf olan Tur'un  yanından seslendik ve onu gizli konuşmaya yaklaştırdık.

53- Rahmetimizden [dolayı] ona bir nebi olarak kardeşi Harun'u bağışladık.

54- Kitapta İsmail'i an. Gerçekten o, verilmiş söze sadık olandı ve nebi olan bir elçiydi.

55- Ailesine[halkına] yönelişi (namazı) ve zekatı emir etmekteydi ve RAB'binin katında razı olunmuştu.

56- Kitapta İdris'i an. Gerçekten o, çokça doğru söyleyen bir nebiydi.

57- Onu yüce bir mekana yükselttik.

58- İşte bunlar, nebiler'den, Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdığımız kimselerden, İbrahim'in, İsrail'in soyundan, kendilerine yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerden Allah'ın kendilerine iyilik ettiği [kişilerdir]. Kendilerine rahman'ın ayetleri okunduğu zaman, secde halinde ve ağlayarak (duaya) kapadılar.

59- Onların ardından yönelişi (dini) yok etmiş ve arzularına uymuş değersiz bir nesil [onların] yerine geçti. İleride, bozuk inanc[ın sonucuyla]¹ karşılaşacaklar.

¹: "gavy= غوي" bozuk inançtır. İlgili ayet çeviride yazıldığı şekilde de yorumlanmıştır. (müfredat : غوي, zamahşeri:keşşaf)

60-61- Ancak kim[ler] Tevbe etti, inandı ve düzgün/iyi eylemlerde bulunduysa, o[nlar] müstesna. İşte bunlar, cennete yani Rahman'ın Gayb'da¹ [yalnızlıkta] kulluk edenlerine söz verdiği Adn cennetlerine girerler ve hiçbir açıdan zulme uğramazlar. Gerçek şu ki, onun verdiği söz, [yerine] getirilmişti.

¹: bu ifade "...Rahman'ın, kendilerinin gıyabında [yokluğunda] kullarına söz verdiği Adn cennetlerine..." şeklinde de çevrilebilir. (zamahşeri:keşşaf)

62- Onların [cennetlerin] içinde, boş laf işitmezler, ancak¹ bir esenlik işitirler. Onların içinde, sabah ve akşam kendilerinin rızkı vardır.

¹: istisna munkat'ıdır (kurtubi). Yani önceki cümleye bağlı olmayan bir istisna çeşididir. Yoksa "Esenlik" boş söz kapsamına dahil değildir.

63- İşte bu, kullarımızdan korunup sakınış olan kimse[ler'i] mirasçı yaptığımız cennettir.

64- "Ancak RAB'binin emriyle kısım kısım iniyoruz.¹ Önümüzde, arkamızda ve bunların arasında ne varsa onundur. RAB'bin [en başından beri] unutkan değildi." [dediler].²

¹: "yetenezzelu=يتنزل" şeklinde de okunmuştur. (Beydavi) bu durumda zamir vahiye işaret eder, bir nevi "kur'an ancak RAB'binin emriyle kısım kısım iniyor" manasındadır.

²: Bu ayetteki ifadeler Meryem 19. ayete bağlı olarak meleğin konuşmasının devamıdır (Halebi:duru-l mes'un) veya "Melekler, derler ki" [يقولون الملاكمة] şeklinde hazf edilmiş bir ifade vardır.

65- Göklerin, yerin [tüm evrenin] ve İkisi arasında (içinde) bulunanların RAB'bidir. O halde ona kulluk et ve ona kulluğa sabırlı davran. Onun için bir adaş/denk¹ biliyor musun?²

¹: "semiyyen=سميا" ifadesi adaş manasında da olabilir, benzer manasında da (zamahşeri:keşşaf)

66- İnsan "öldüğüm zaman mı gerçekten canlı olarak çıkarılacağım?" diyor.

67- İnsan, önceden kendisi hiçbir şey değilken¹ kendisini yarattığımızı hatırlamıyor etmiyor mu?

¹: Daha detaylı olarak düşünürsek şu anlamı verebiliriz:
Doğada cansız maddeler olarak bulunduğu halde bu maddeleri bir canlının vücuduna gıda olarak girdirip bu canlıdan bu maddelerin bir yavru olarak çıkarıldığını hatırlamıyor mu?

68- Artık RAB'bin delilidir ki, onları ve şeytanları mutlaka toplayacağız. Sonra, cehennemin çevresine çökmüş bir halde onları mutlaka hazır edeceğiz.

69- Sonra her bir bölükten, "hangisi Rahman'a karşı azgınlık bakımından daha şiddetlidir?" [diye] mutlaka çekip çıkaracağız.

70- Sonra, onun [azabını] çekme bakımından daha evla [uygun] olan kimseleri, tabiki biz daha iyi biliyoruz.

71- Sizden, ona [cehenneme] varmayan yoktur. Bu [durum] RAB'bine göre [en başından beri] kesin olarak kararlaştırılmıştı.

72- Sonra, korunup sakınmış olanları kurtarırız; zalimleri onun [cehennemin] içinde çökmüş bir halde bırakırız.

73- Kendilerine ayetlerimiz [işaretlerimiz] okunup teşvik edildiği zaman, gerçeği örtmüş olanlar, inanmış olanlara "Konum olarak iki gruptan hangisi daha iyidir (hayırlıdır)? Ve Toplanma yeri bakımından daha güzeldir?" dediler.

74- Kendilerinden önce mobilya bakımından ve gösterişçe kendileri [halkı] daha güzel olan kaç tane kent helak ettik?¹

¹: Bu iki ayet özetle şunu demektedir: Kriterinize göre, lüks yaşam içinde olanlar hak yolda ise, Allah neden daha önceden sizden daha lüks yaşam içinde olanları helak etti?

Bu durum da herhangi bir inanç grubunun lüks yaşam içinde olmasının veya rezil bir yaşam içinde olmasının, Hak yolda olup olmadıklarına dair herhangi bir delil teşkil etmediğini göstermektedir. Nitekim, islamın altın çağında Müslümanlar gayet iyi ilerliyor iyi bir yaşam içinde bulunuyor, bilime ve gelişmeye önem vermekteydi. Bugün ise Müslümanlar bunun tam tersi bir haldedir.

75- "Kim bir kayboluşun içindeyse, rahman ona [süreyi] uzattıkça uzatsın. Sonunda kendilerine vaat edileni, isterse azabı; isterse saati (kıyameti) gördükleri zaman konum bakımından kimin daha kötü (şerli) olduğunu ve ordu bakımından daha zayıf olduğunu yakında bilecekler." de.

76- Allah, yol bulmuş¹ olanları doğruluk (hidayet) bakımından artırıyor. Kalıcı olan düzgün-iyi eylemler, eylemin getirisi olarak RAB'binin katında daha iyidir (hayırlıdır) ve dönüş yeri bakımından daha iyidir (hayırlıdır).

¹: "ihtida=اهتدا" genellikle "doğru yolu bulmak" manasındadır. Ancak bazen "doğru yolu aramak" manasında da kullanılır. (müfredat : هدي) her iki anlamda da tercih insana aittir. Allah, insanın eylemine göre yol gösteriyor.

77- Ayetlerimizi [işaretlerimizi] örtüp gözardı etmiş  ve "Bana mal ve evlat mutlaka ama mutlaka verildi[verilecek]!" demiş olanı bana haber ver.

78- Gayb['ın tepesine] mi dikilmiş[bilgisine mi ulaşmış]? Yoksa, Rahman'ın katından bir anlaşma mı edinmiş?

79- Asla! Onun dediklerini yazacağız ve ona azaptan (geleni) uzattıkça uzatırız.

80- Onun dediğine mirasçı oluruz ve bize tek başına gelir.

81- Bir üstünlük kendilerine ait olsun diye Allah'tan beride bir takım Tanrılar edindiler.

82- Asla! [Tanrıları] onların kulluğunu göz ardı edecek ve onlara zıt olacaktır.

83- Kendilerini tahrik ettikçe eden/ sarsan şeytanları, kafirlerin [gerçeği örtenlerin] üzerine gönderdiğimizi hiç görmedin mi?

84-86 Artık onlara karşı acele etme. Korunup sakınanları (muttakileri) Rahman'a doğru bir heyet olarak bir araya toplayacağımız ve suçluları, su arar bir halde cehenneme sevk edeceğimiz gün onlar için sadece bir sayı sayıyoruz.

87- Rahman'dan bir anlaşma edinen kimse[ler] dışında, onlar şefaat'e sahip olmazlar.

88- "Rahman, bir çocuk edindi." dediler.

89- Gerçekten iğrenç bir şey [meydana] getirdiniz.

90-91- Ondan dolayı yani Rahman'a bir evlat isimlendirdiler/yakıştırdılar diye neredeyse Gökler yırtılacaktı¹, yer [parçalara] ayrılacaktı ve dağlar sarsıcı, gürültülü bir halde yıkılacaktı.

¹: büyük yırtılma teorisine göre evrendeki genişlemenin sonucunda evren yırtılacaktır. (bkz: büyük yırtılma)

92- Rahman'a bir çocuk edinmek yakışmaz.

93- Göklerde ve yerde [tüm evrende] rahman'a kul olarak gelmemiş hiçbir kimse yoktur.

94- Elbetteki onları kuşatmış/toplamış ve teker teker saymıştı.

95- Onların her biri, kıyamet gününde tek başına ona geldi.

96- Gerçekten, inanmış ve düzgün-iyi eylemlerde bulunmuş olanlara [gelince] rahman onlar için bir sevgi/aşk yapacaktır.

97- Onu sadece, korunup sakınanları onunla müjdelemen ve azılı düşman bir milleti uyarman için senin dilinle kolaylaştırdık.

98-kendilerinden önce kaç nesil helak ettik... Onlardan herhangi birini hissediyor veya onlar için gizli bir ses işitiyor musun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder