14 Kasım 2019 Perşembe

52- Tur suresi (Hubeyb öndeş meali)

Tur suresi

1-8- Tur; yayılmış ince deri içinde satırlanmış kitap; onrılmış ev; yükseltilmiş çatı¹ ve tutuşturulmuş deniz delildir ki, gerçekten RAB'binin azabı, kendisi için hiçbir engelleyici olmayacak bir şekilde gerçekleşicidir.

¹: Naziat 29-32 ayetlerinin dipnotuna bakınız.


9-10- [gerçekleşeceği] gün, gök sallandıkça sallanır; dağ, gezdikçe gezer.

11-12-13- Artık o gün, yani onların cehenneme itildikçe itilecekleri¹ gün bir dalış içinde oynamakta olan yalanlayıcılara yazıklar olsun!

¹: "davet" ["dae=دعا"] kelimesinden "yudavne=يدعون" şeklinde de okunmuştur. (Beydavi) bu durumda "...ateşe davet edildikçe edilecekleri gün" anlamına gelir.

14-15- "Bu, kendisini yalanlamakta olduğunuz ateştir. Artık, bu sihir miymiş? Yoksa siz bakmıyor muymuşsunuz?" [denilir].

16- "Çekin onu[n azabını]! Artık, sabır edin veya sabır etmeyin, size göre eşittir. Sadece bulunmakta olduğunuz eylemlerinize karşılık bulursunuz."

17-18- Gerçek şu ki, korunup sakınanlar (muttakiler), RAB'lerinin kendilerine verdiği [şeyler] ile eğlenir bir halde Cennetlerin ve Naim'in içindedir. RAB'leri kızgın Ateşin azabından kendilerini korur.

19-20- "Bulunmakta olduğunuz eylemleriniz sebebiyle, saflaştırılmış olarak yatakların üzerine yaslanır bir halde afiyetle yeyin ve için" güzel gözlü huriler ile onlara eş/hizmet verdik.¹

¹: Duhan 54. Ayetin dipnotuna bakınız.

Bu ifadenin bir başka şiveye göre "evlendirdik" anlamında olduğu da söylenmiştir. (kurtubi)

21- İnanmış ve kendi soyları bir inançla kendilerine uymuş olanlara [gelince] soylarını da kendilerine kattık. Onların eylemlerinden hiçbir şeyden azaltmadık. Her bir şahıs, kendi elde ettiğine karşılık bir rehindir.

22- Onları, meyvelerle ve çokça iştahlandıkları et ile destekledik.

23- Onların [cennetlerin] içinde, kendisinde herhangi bir boş/gereksiz [söz söyletme] ve kasıtlı suça sevk etme olmayan bir kaseyi kapışırlar.

24- Kendileri sanki saklanmış inci gibi olan delikanlılar kendileri için karşılarında dönüp dolaşır.

25- Birbirlerine yönelip soruştururlar.

26-28- "Gerçekten biz, önceleri ailemizin/halkımızın içinde çekinenler-korkaklar idik. Ardından, Allah bize büyük iyilikte bulundu ve bizi zehirin azabından korudu. Gerçekten biz, önceden ona dua edenlerdik. Gerçekten o, iyiliği genişletenin, Rahim olanın ta kendisidir." dediler.

29- O halde hatırlat! Artık, RAB'binin nimeti sayesinde sen asla bir kahin değilsin, cinlenmiş/delirmiş de değilsin.

30- Yoksa "şüpheli/belirsiz olan zamanı (ölümü)¹ kendisine gözetlediğimiz (kendisine olmasını beklediğimiz) bir şairdir." mi diyorlar?

¹: "el menun=المنون" zaman anlamındadır. (zad'ul mesir, kurtubi) ölümün zamanı belirsiz olduğu için "şüpheli zaman" denilmiştir. (müfredat : ريب)

31- "Gözetleyin [bakalım!] Artık, gerçekten ben sizinle beraber gözetleyenlerdenim." de.

32- Yoksa, onlara zekaları mı bunu emir ediyor? Aksine¹! Onlar taşkın bir millettir.

¹: Her iki "em=أم" edatı için "yoksa" veya "Hayır/aksine" anlamı verilebilir. (zad'ul mesir) ilkinin "yoksa" ikincisinin "aksine" anlamında olması daha uygundur.

33-34- Yoksa "onu (kur'an'ı) sen söyletiyorsun [uyduruyorsun]" mu diyorlar? Hayır! İnanmıyorlar. Eğer dürüst kişiler idiyseniz, hemen onun örneğinde olan herhangi bir söz/yeni bir şey getirin!¹

¹: kur'an'ı okuyan herkes mutlaka farklı bir özelliğini bulur. Edebiyatçı okur, edebi sanatları bulur; matematikçi okur, matematiksel mucizeler bulur; biyolog okur, biyoloji dalından mucizeler bulur; sorusuna cevap arayan samimi bir insan okur, sorusuna cevap bulur. Aynı şekilde samimi bir niyetle okumayan, kur'an'a inanmayan bir insan okur ve her yerde hata, çelişki bulduğunu zanneder. Dünyada bu şekilde bir özelliği olan ikinci bir kitap daha yoktur. Eğer kur'an, bir insanın uydurduğu bir kitap ise, en basitinden bu şekilde bir özelliği olan ikinci bir kitabın daha olması gerekirdi.

35- Yoksa, onlar herhangi bir şey olmaksızın mı yaratılmışlar? Yoksa, yaratıcıların ta kendileri onlar mıymış?

36- Yoksa, gökleri ve yeri [tüm evreni] mi yaratmışlar? Aksine! Yakinen-kesin olarak inanmıyorlar.

37- Yoksa, RAB'binin hazineleri kendilerinin katında mıymış? Yoksa, onlar egemenlerin/yazıcıların¹ ta kendileri miymiş?

¹: "musaytir=مصيطر" kelimesi, hem "sin=س" hemde "sad=ص" ile okunmuştur. Her iki okuyuşta da bu iki anlama da gelmeye müsaittir. (müfredat : سطر, صطر maddeleri, Zamahşeri: keşşaf, Beydavi)

38- Yoksa, kendisinde kulak verecekleri bir basamakları mı var mış? O halde, kulak verenleri apaçık bir yetki-delil getirsinler!

39- Yoksa, kız çocukları onun; erkek çocukları sizin miymiş?

40- Yoksa, kendilerinden bir ödül/ücret istiyorsun da onlar bir para kaybından dolayı ağır [borç altında] mı bırakılmışlar?

41- Yoksa, 'Gayb [gizlilik]' kendilerinin yanında da kendileri mi yazıyorlar?

42- Yoksa, bir hile mi stiyorlar? Artık, gerçeği örten kimseler, hileye düşenlerin ta kendileridir.

43- Yoksa, Allah'ın haricinde kendileri için bir Tanrı mı var? Allah, onların şirk [ortak] koşmakta olduklarından münezzehtir.

44- Eğer, gökten yumuşak parçaları düşer bir halde görseler, "üst üste birikmiş bir bulut" derler.

45-46- O halde, kendisinde çarpılacakları günleriyle yani kendileri yardım olunmaz bir haldeyken, hilelerinin kendilerine hiçbir şekilde yeterli olmayacağı gün ile kendileri karşılaşıncaya kadar kendilerini bırak.

47- Gerçekten, zulüm etmiş olanlara işte bunlardan beride bir azap vardır; fakat çoğunluğu bilmiyor.

48- Artık, RAB'binin hükmü için sabır et. Gerçekten sen, gözetimimizdesin [korumamız altındasın]¹. Kalktığın zamanda RAB'binin övgüsüyle tenzih et.

¹: "ayn=عين" bilinen göz organıdır. "bi=ب" harfi cerr'i ile bu manada kullanılır. Mesela "fulenun bi ayniy=فلان بعيني" ifadesi "falanca, benimle gözümledir" anlamındadır ancak "onu koruyorum ve gözetliyorum" manasında kullanılır. (müfredat : عين)

49- Geceden [bir bölümde de tenzih et]. Artık, yıldızların arkalarından onu [RAB'bini] tenzih et.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder