15 Kasım 2019 Cuma

53- Necm suresi (Hubeyb öndeş meali)

Necm suresi

1-2- (Kara deliğe) düştüğü zaman yıldız[lar]¹ delildir ki, dostunuz yolu kaybetmedi ve bozuk inanca sapmadı.

¹: "nucum=نجوم" ifadesiyle kasıt edilenin meteor, peygamber, kur'an, bitkiler, Süreyya yıldızı vb. olduğu söylenmiştir. (Fahreddin Razi, kurtubi, zad'ul mesir)

Bilimsel açıdan herhangi bir sorun yoktur. Kasıt, yıldızlar olsa bile, bu düşüşün dünya olma zorunluluğu yoktur. Kara deliğe düşüşleri, bu ayetle bağdaşır.

 Belegat açısından bir şeyin tamamı söylenerek onun bir parçası da kasıt edilir. Tıpkı Yusuf 82. Ayette "kente sor" derken "kentin halkına sor" anlamının kasıt edilmesi gibi. Bu durumda "yıldızlar" derken, onlardan kopan parçalar yani meteorlar kasıt edilmiş olabilir.

3- O, keyiften konuşmuyor.

4- O, ancak vahiy olunan bir vahiydir.

5-7- Ona, dayanıklılık sahibi olan kuvvetin şiddeti öğretti. Ardından, kendisi en yüce ufukta iken kuruldu.

8- Sonra yaklaştı, ardından sarktı.

9- Ardından iki yay arası kader mesafe vardı, hatta daha yakın.

10- Derken, vahiy edeceğini [Allah'ın] kuluna vahiy etti.

11- Gönlü, gördüğünü yalanlamadı.

12- O halde, onun gördüğü [şey] hakkında mı kendisiyle şüpheli tartışmaya giriyorsunuz?

13-15- Elbetteki, onu [o gördüğü şeyi] bir başka inişte, kendisinin yanında 'sığınma cenneti' bulunan 'sidreti-l münteha'nın [son noktanın]' yanında görmüştü.

16- O vakit, 'sidre'yi' bürüyen [şey], bürüyordu.

17- Bakış (göz), sapmadı ve taşmadı.

18- Elbetteki, RAB'binin en büyük ayetlerinden görmüştü.

19-20- O halde, Lat, uzza ve diğer üçüncüsü menatı haber verin.

21- Erkek[ler], sizin ve dişi[ler], onun muymuş?

22- Öyleyse işte bu, insafsız bir kısmettir.

23- O [isimler], ancak sizin ve atalarınızın onlara [putlara] isimlendirdiği bir takım isimlerdir. Allah, bu konuda hiçbir yetki-delil indirmedi. Onlar, ancak 'Zann'a ve benlilerin keyif aldığı [şeye] bağlı oluyorlar. Hâlbuki, onlara RAB'lerinden doğru yol rehberi (hidayet) elbette gelmişti.

24- Yoksa, insana uçuk kaçık beklentili¹ olduğu [şeyler] mi varmış?

¹: "temenni=تمني" genellikle gerçekleşmesi mümkün olmayan, yalan ve çoğunluğu gerçek dışı olan düşünceye denilir. Temenni, "yalan" olarak tanımlanabilir. Mesela hz. Osman'ın "Teslim [Müslüman] olduğumdan beridir, Temenni etmedim" dediği rivayet edilir. (müfredat : منن maddesi ) 19. Ayetten itibaren anlatılanlar ve bu sözlük açıklaması, "temenni"nin, Türkçede anladığımız temenni ile aynı olmadığını gösteriyor. Aksi taktirde, dua etmenin bir anlamı olmazdı.

25- Artık, ahiret [son] ve ilk sadece Allah'ındır.

26- Göklerde bulunan, şefaat'leri hiçbir şekilde faydası olmayacak kaç melek vardır... Ancak, Allah'ın tercih ettiği ve razı olduğu kimseye izin vermesinden sonra [şefaat'leri faydalı olur].

27- Gerçekten, ahirete [son hayata] inanmayanlar Melekleri, dişi isimler olarak isimlendiriyorlar.

28- Bu konuda onlara herhangi bir bilgi yoktur. Onlar, ancak 'zann'a bağlı oluyorlar. Gerçekten 'zan' hiçbir şekilde 'Hak'tan [herhangi bir şeye] faydası olmaz.

29- Artık, hatırlatmamızdan yüz çeviren ve ancak dünya [ilk] hayatını isteyen kimse[ler]den vazgeç.

30- İşte bu, bilgiden yana onların varış yeridir. Gerçekten RAB'bin, yol bulanları/arayanları daha iyi biliyorken, kendisinin yolundan kaybolanları daha iyi bilenin ta kendisidir.

31- Çirkinlik [kötülük] etmiş olanlara, eylemleri sebebiyle karşılığını vermesi ve güzellik [iyilik] etmiş olanlara en güzeliyle karşılığını vermesi için, göklerde ve yerde [tüm evrende] bulunanlar sadece Allah'ındır.

32- [güzellik edenler] kasıtlı suçun ve fuhuşların [çirkin işlerin] büyüğünden kaçınanlardır. Ancak, zaman zaman yaptıkları/küçük günahları/günaha yaklaşmaları¹ hariç. Gerçekten, RAB'bin bağışlaması geniş olandır. O, sizi yerden inşaa ettiği zamanda da, annelerinizin karnında siz 'cenin' iken de daha iyi bilendir. O halde, kendi benliğinizi temize çıkarmayın. O, korunup sakınan kimse[ler'i] daha iyi bilendir.

¹: "lemm=لمم" kötülüğe yaklaşmaktır, [kötülüğün] küçüğü için de kullanılır. Mesela "fulenun yefalu keza lememen= فلان يفعل كذا لَمَماً" denilir ki "zaman zaman [yapar]" manasına gelir. (müfredat : لم)

33-34- Yüz çevirmiş, az vermiş ve (vermeyi) durdurmuş kimseyi bana haber ver.

35- Kendisinin katında Gayb'ın [görünmeyenin] bilgisi mi varmış böylece görüyor muymuş?

36-41- Yoksa, kendisi Musa'nın ve çok vefalı olan İbrahim'in sayfalarındakilerinden, yani "Herhangi bir yüklenici (günahkar) başkasının yükünü (günahını) yüklenmez", "İnsana, gayret ettiği[şey]den başkası [mevcut] değildir" ve Kendi gayreti, yakında görülecektir. Sonra, tam bir karşılık olarak onun karşılığını alacaktır" ¹ (ifadelerinden) haberdar edilmedi mi?

¹: Buradaki (ألا) ifadesi aslında "en le=أن لا" anlamındadır. "en =أن" ifadeleri, "sayfalarındakilerinden" ifadesinden bedeldir. (Zamahşeri: keşşaf)

42- "Son varış noktası, sadece RAB'binedir." diye.¹

¹: "En=أن" ve "in=إن" olarak iki şekilde de okunmuştur. Genellikle ilk şekilde okunmuştur. (zamahşeri :keşşaf) Bu okumaya göre, 54. Ayete göre sayılanlar, Musa'nın ve İbrahim'in sayfalarında yazılanlardır. İkinci okuyuşa göre, yeni bir cümle başlangıcı olarak öncekilerden bağımsızdır.

43- "O, güldürdü ve ağlattı"

44- "O, can aldı ve can verdi."

45-46- "hedeflendiği¹ zaman bir damladan (zigottan)² iki çift/sınıf olan erkeği ve dişiyi yarattı"

¹: (müfredat, İbni faris Mekayısi-l lugat: مني) 

²: Nahl 4. ve müminun 14. Ayetlerin dipnotuna bakınız. 

47- "Diğer/son inşaa (diriliş) onun üzerinedir."

48- "O, zengin etti ve sermaye verdi/razı etti¹"

¹: "içinde zenginlik olanı ve ticaret/sermaye bulunanı verdi" anlamındadır. "Razı etti" anlamında olduğu da söylenmiştir. (müfredat : قني)

49- "O, şira (yıldızının) RAB'bidir."

50-51- "öncü-önceki olan Ad [milletini] ve semud [milletini] o helak etti, ardından bırakmadı."

52- "Önceden Nuh'un milletini de [helak etti]. Gerçekten onlar, daha zalim ve daha taşkın idi"

53- 'Altı üstüne getirilmiş olan (milleti)' de düşürdü/yıktı.

54- Ardından, bürüyen ne ise onu [o kenti] de bürüdü.

55- O halde, RAB'binin hangi üstün nimeti hakkında şüpheli tartışmaya girersin?

56- Bu, öncü-önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

57- Yakınlaşıcı olan (kıyamet) yakınlaştı.

58- Ona [yakınlaşıcıya], Allah'tan beride herhangi bir açıcı [mevcut] değildir.

59-60-61- O halde, bu sözden yana mı baş sallayarak [eğlenerek] şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz?

62- Artık, Allah'a secde et ve kulluk et.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder