20 Kasım 2019 Çarşamba

60- Mümtehine suresi (Hubeyb öndeş meali)

Mümtehine suresi

1- Ey inanmış olanlar! Onlar RAB'biniz olan Allah'a inanıyorsunuz diye Elçi'yi ve sizi çıkararak, Hak'tan size gelmiş olanı göz ardı etmişlerdi. Şu halde, kendilerine sevgi atarak, benim düşmanım ve sizin düşmanınız olanları veliler edinmeyin! Eğer, Cihad [çaba sarf] etmek ve razı oluşumu aramak için çıkmış iseniz [onları veli edinmeyin.] Siz, onlara olan sevginizi gizliyorsunuz. Hâlbuki ben, sakladığınız [şeyleri] ve açığa çıkardığınız [şeyleri] biliyorum. Sizden bunu yapan kimse eşit olan yolu kaybetmiştir.

2- Eğer, sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, ellerini [güçlerini] ve çirkinlikle dillerini size uzatırlar. "nankörlük (küfr) etseydiniz.." [diye] arzu ettiler.

3- Rahimleriniz [akrabalarınız] ve çocuklarınız, size asla fayda vermeyecek. Kıyamet gününde, [Allah] aranızı ayırır [hüküm verir]. Allah, eylemlerinizi bir devamlı görendir.

4- İbrahim ve onun beraberindekilerde size güzel bir örnek vardı. Hani onlar kendi milletlerine "Gerçekten biz, sizden ve sizin Allah'tan beride kulluk ettiğiniz [şeylerden] beri olanlarız. Sizi(n dininizi) göz ardı ettik. Bizimle sizin aranızda, ebedi olarak düşmanlıklar ve sevgisizlikler açığa çıktı. Siz, Allah'a onu tek [sayarak] inanıncaya¹ kadar..." demişlerdi. Ancak, İbrahim'in, babasına "Senin için mutlaka bağışlanma isteyeceğim! Sana Allah'tan [gelen herhangi bir şeye karşı] hiçbir açıdan sahip [engel] değilim." demesi hariç [bu güzel bir örnek değildir]². "RAB'bimiz! Sadece sana güvenip dayandık (tevekkül ettik) ve sadece sana samimi bir şekilde yöneldik. Dönüş yeri sadece sanadır"

¹: Bu sözü söyleyenlerin milletleri tarafından zulme uğradıkları malumdur. Çünkü bu surenin (Mümtehine) 8-9 ayetlerinde Allah'ın sadece savaş açmış ve sürgün etmiş kişilere iyilik etmekten yasakladığı belirtilmiştir. Dolayısıyla bu ayette anlatılan olay sadece inanç farkından dolayı değil; müşriklerin, tek Allah inancına sahip olanlara çeşitli zulümlerinden dolayı böyle söylediğinden bahsetmektedir.

²: Buradaki istisna, "güzel bir örnek" ifadesinden yapılmıştır. (Zamahşeri :keşşaf)

5- "RAB'bimiz! Gerçeği örtmüş olanlar için bizi bir fitne [sınama konusu] yapma! Bizi bağışla RAB'bimiz! Gerçekten sen, devamlı üstün olanın, hakim/hikmetli olanın ta kendisisin."

6- Elbetteki, onlarda sizin için, yani Allah'ı ve ahiret [son] gününü ummakta olan kimse[ler] için güzel bir örnek vardı. Yüz çevirmiş kimse[ler bilsinler ki] gerçekten Allah, zengin olandır, övgüye layık olandır.

7- Sizinle, onlardan birbirinize düşmanlık ettiğiniz kimseler arasında, Allah'ın bir sevgi meydana getirmesini dileyin!¹ Allah, imkanı olandır. Allah, çok bağışlayandır, rahimdir.

¹: "ase=عسى" normalde "umulur ki" anlamındadır. Ancak, mana itibariyle "dileyin" manasında olduğu için (müfredat: عسى) bu şekilde çeviri yapıldı.

8- Allah, Din konusunda [kendi dinleri veya sizin dininiz uğruna]¹ size hiç saldırı yapmamış ve sizi yurtlarınızdan hiç çıkarmamış olanlardan, yani onlara iyilik etmeniz[den] ve onlara hakkaniyetli davranmanız[dan] sizi engellemiyor. Gerçekten Allah, hakkaniyetli davrananları seviyor.

¹: "ed-din=الدين" kelimesinin başındaki "el =ال" takısı, tamlanandan [muzafun ileyh'ten] bedeldir. Yani onun yerine geçmiştir. Cümle, "dinikum=دينكم" yani "sizin dininiz" ve "dinihim=دينهم" yani "kendilerinin dini" anlamındadır.

9- Allah, sadece size din konusunda [kendi dinleri veya sizin dininiz uğruna] saldırı yapmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanız konusunda sırt sırta vermiş [destekleşmiş] olanlardan yani onları veli/idareci edinmenizden sizi engeller. Kim, onları veli/idareci edinirse, [bilin ki] artık zalimlerin ta kendileri işte onlardır.

10- Ey inanmış olanlar! İnançlı muhacir [göç eden] kadınlar size geldikleri zaman onları test edin. Allah, onların inançlarını daha iyi bilir. Artık, onların inançlı kadınlar olduğunu bildiyseniz, onları [o kadınları] kafirlere [gerçeği örtenlere] geri göndermeyin. Onlar [o inançlı kadınlar] onlara [kafirlere] helal değildir; onlar [kâfirler] onlara [o inançlı kadınlara] helal olacak değildir. Onlara [kâfirlere] harcadıkları [mehiri] verin. Onlara [o inançlı kadınlara] ödüllerini/mehirlerini verdiğiniz zaman, onlarla evlilik yapmanız [konusunda] size hiçbir günah/yanlışa meyil ediş yoktur. Kâfir kadınları [evlilik] bağında tutmayın. Ne harcadıysanız onu isteyin ve [kâfirler] ne harcadılarsa onu istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür, aranızda hükmediyor. Allah, bir devamlı bilendir, hakimdir/hikmetlidir.

11- Eğer, eşlerinizden herhangi bir şeyi/birini¹, kafirlere kaçırıp da karşılıklı çatışmaya girip (ganimet elde ettiyseniz)², eşleri gitmiş olanlara, onlara (gitmiş eşlerine) ne harcadılarsa, onun mislini verin. Kendisine inançlı olduğunuz Allah'a (karşı gelmekten) sakının.

¹: "ehade min ezvacikum=أحد من أزواجكم" şeklinde de okunmuştur. (zamahşeri :keşşaf, beydavi) her iki okuyuşa göre de meal edildi.

²: "a'kabtum =عاقبتم" ifadesi farklı okuyuşlarla ve verilen farklı anlamlarla birlikte sonuç olarak "çatışmaya girip elde ettiğiniz ganimetten, eşi giden kişiye verin" anlamındadır. (kurtubi, zamahşeri:keşşaf, beydavi,)

12- Ey Nebi! İnançlı kadınlar, 'Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmamaları [ortak saymamları], hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında herhangi bir iftirayı, onu uydurarak getirmemeleri ve tanınan iyilik¹ (maruf) konusunda sana isyan etmemeleri' konusunda sana biat ederek [egemenliğini kabul ederek] geldikleri zaman, onlara [o kadınlara] biat et ve onlara Allah'tan bağışlanma iste. Gerçekten Allah, çok bağışlayandır, rahimdir.

¹: Kadınların sadece tanınan iyilik konusunda isyan etmeleri yasaklanmıştır. Bu ifadede, kadının seçme hakkına ve yöneticiye yanlış konularda baş kaldırma hakkına delil vardır.

13- Ey inanmış olanlar! Allah'ın kendilerine gazap etmiş olduğu bir milleti veli/idareci edinmeyin. Onlar Ahiretten [son hayattan] umut kesmişlerdir. Tıpkı kafirlerin, kabirlerin dostlarından umut kestikleri gibi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder