29 Kasım 2019 Cuma

78- Nebe suresi (Hubeyb öndeş meali)

Nebe

1-3- kendisinde ayrılığa düşenler oldukları (o) büyük haber hakkında neyi soruşturuyorlar?

4- Asla! Bilecekler.

5- Sonra, asla! (yine) bilecekler.

6-7- Yeri [yeryüzünü], hiç dinlenmeye elverişli¹ halde yapmadık mı? Dağları da kazıklar² olarak [yapmadık mı]?

¹:"mihad=مهاد" ve "mehd=مهد" hazırlanan, basılan mekandır. Aslı, çocuk için hazırlanan [şeydir]. Hazırlamak ve bir şeye kolaylaştırmak anlamına da gelir. (müfredat: مهد maddesi, İbni faris:Mekayısi-l lugat : مهد maddesi). Verilen sözlüklerden anlaşıldığına göre kelime anlamı dünyanın şekliyle alakalı değildir. Sadece yerin düzenlenmesi ve bir bebeğe hazırlanan beşik misali dinlenmeye elverişli hale getirilmesi ile ilgilidir. Örneğin "Ona hazırladıkça hazırladım" (Müddessir 14) ayetinde "hazırladım" manasını veren "mehhedtu=مهدت" fiilidir. Buradan da anlaşılacağı üzere kelimenin şekil ile alakası yoktur.

²: Dağların "kazık" olması iki şekilde anlaşılabilir:
1- Dağların kökenleri olmasıyla bağdaşır. (bkz: orojenez)
2- İlk muhatapların algısına göre dünyanın dengesini sağlamasıyla alakalı olabilir. Nahl 15. Ayetin dipnotuna bakınız.

8- Sizi, sınıflar/çiftler halinde yarattık.

9- Uykunuzu, bir sabitlenme/dinlenme yaptık.

10- Geceyi, bir elbise yaptık.

11- Gündüzü, bir geçimlik yaptık.

12- Üstünüzde, yedi şiddetli/güçlü yaptık.

13- ışık/sıcaklık yayan bir lamba yaptık.

14-16- Kendisiyle [o suyla] tanecikler, bitkiler ve [birbirine] geçmiş cennetler [bahçeler] çıkarmak için, sıkıştıranlardan¹, bir sel olarak bir su indirdik.

¹: "Suyu, kendi içinde sıkıştıranlardan" yani bulutlardan anlamında olabilir. (müfredat : عصر)

17- Gerçek şu ki, [gerçeği, yalandan] ayırmanın günü, [en başından beri] belirlenmiş bir zamandı.

18- [Ayırmanın günü] yani, Sur'un içine üfleneceği, ardından bölük bölük geleceğiniz gün [belirlenmiş bir zamandı].

19- Gök, açıldı, ardından kapılar halinde oldu.

20- Dağlar, gezdirildi, ardından serap oldu.

21-22- Gerçekten, cehennem taşkınlar için bir gözetleme yeri oldu. Dönüş yeri [oldu].

23- Onun içinde, uzun çağlar boyunca bulunacaklardır.

24-26- Onun içinde, [taşkınlar] herhangi bir soğuk/buz tatmazlar, herhangi bir içecek de [tatmazlar]. Uyumlu bir karşılık olarak ancak kaynar su ve irin [tadarlar].

27- Gerçekten onlar, hesabı (mahşeri) beklemiyordu.

28- Ayetlerimizi [işaretlerimizi] tamamen yalanladılar.

29- Her şeyi.. bir kitap olarak hesapladık.

30- O halde tadın! Artık, sizi[n] azabı[nızdan] başkasını asla artırmayacağız!

31-34- Gerçekten, korunup sakınanlar (muttakiler) için bir başarı yani sulu bahçeler, bağlar, yaşıt bekar eşler¹ ve dolu kaseler vardır.

¹: Buradaki "kevaib=كواعب" kelimesini, Mukatil bin Süleyman [v. 767] "azeray=عذارى" yani "bekarlar" anlamında olduğunu söylemiştir.

35- Onun [cennetin] içinde, bir boş [söz] işitmezler, bir yalan da [işitmezler].

36- RAB'binden bir karşılık yani hesaplı [yeterli] bir bağış olarak [bunlar vardır].

37- Yani, göklerin ve yerin ve ikisinin arasındakilerin (içindekilerin) Rahman olan RAB'binden [bir karşılık olarak bunlar vardır].¹ Onlar [göklerin ve yerin içindekiler], ondan yana herhangi bir hitaba sahip olmazlar.

¹: "Rabbu=رب" ve "Rahmanu=رحمانُ" şeklinde merfu olarak okunmuştur. (Halebi: duru-l mes'un) buna göre şu şekilde bir çeviri yapılabilir:
"[O], göklerin ve yerin ve ikisinin arasındakilerin (içindekilerin) RAB'bidir. Rahman, onlar kendisinden [Rahman'dan] yana herhangi bir hitaba sahip olamazlar"

Mevcut çeviri, mecrur olarak yani "rabbi=رب" ve "Rahmani=رحمانِ" olarak okunuşa göre yapılmıştır. "RAB" kelimesi önceki ayette geçen "RAB" ifadesinden bedeldir, "Rahman" ise, "RAB"bin sıfatı olarak mecrurdur. (Beydavi)

38-40- Ruh(lar'ın) ve Meleklerin saf saf ayağa kalkacağı gün, yani kişinin kendi elinin [gücünün] önden hazırladığı [şeylere] bakıp düşüneceği ve kafirin [gerçeği örtenlerin] "Keşke, bir toprak olsaydım!" diyeceği gün¹ ancak Rahman'ın kendisine izin verdiği ve isabetli [doğru] söylemiş kimse[ler] konuşur. İşte bu, Hak [gerçek] gündür. O halde, kim tercih ettiyse, RAB'bine [giden] bir dönüş yeri edindi. Gerçekten biz, çok yakın bir azaba [karşı] sizi uyardık.

¹: 40. Ayetteki "gün" kelimesi 38. Ayetteki "gün" kelimesinden bedeldir. (Halebi: duru-l mes'un)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder