19 Kasım 2019 Salı

58- Mücadele (Hubeyb öndeş meali)

Mücadele suresi

1- Allah, seninle eşi hakkında mücadele eden ve Allah'a şikayette bulunan o kadının sözünü işitmişti. Hâlbuki Allah, İkinizin tartışmasını işitiyordu. Gerçekten Allah, devamlı işitendir, devamlı görendir.

2- Sizden, kendi hanımını annesi sayanlar [bilsinler ki] onlar [hanımları] kendilerinin anneleri değildir. Kendilerinin anneleri ancak kendilerini doğurmuş olan kadınlardır. Gerçek şu ki onlar, sözden tanınmayanı ve eğri [yalan] olanı söylüyorlar. Gerçek şu ki, Allah gerçekten de çok affedendir, çok bağışlayandır.

3- Kendi hanımını, annesi sayan sonra da dediği [şey] için tekrar başa dönenlere [eşine geri dönenlere gelince] artık [eşiyle] ilişkisinden önce, herhangi bir kölenin özgür bırakılması [görevi düşer]. İşte, size öğüt edilen budur. Allah, eylemlerinizden devamlı haberdardır.


4- Artık, (bunu yapmaya imkanı) hiç bulamayan kimseye [eşiyle] ilişkisinden önce, arka arkaya iki ay olan oruç [tutma görevi vardır]. Artık, (buna) gücü yetmeyen kimseye, altmış yoksula yedirme [görevi düşer]. İşte bu, Allah'a ve Elçisi'ne inanmanız içindir. İşte bu, Allah'ın sınırlarıdır. Kâfirler [gerçeği örtenler] için, can yakıcı bir azap vardır.

5- Gerçek şu ki, Allah ve Elçisi ile sınırlaşanlar [karşı saf tutanlar], perişan edilerek geri çevrilirler. Tıpkı, kendilerinden öncekilerin perişan edilerek geri çevrildikleri gibi.. Apaçık ayetler [mucizeler] indirmiştik. Kâfirler [gerçeği örtenler] için, alçaltan bir azap vardır.

6- Allah'ın onları, topluca yeniden dirilteceği günü [an!] ardından, onlara bulunmuş oldukları eylemlerini bildirir. Allah, onu [onların eylemlerini] hesap etti ve onlar onu unuttu. Oysaki Allah, her şeye devamlı bir şahittir.

7- Allah'ın, Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa [tüm evrende bulunanları] biliyor olduğunu hiç görmedin mi? Üç [kişinin] gizli konuşması ancak dördüncüleri o [Allah] olursa gerçekleşir.  Beş [kişinin gizli konuşması olursa] ancak altıncıları o [Allah] olursa [gerçekleşir]. Bundan daha aşağıda ve daha çok [ise] ancak o [Allah] onlarla birlikte iken [gizli konuşma gerçekleşir] nerede olurlarsa olsunlar... Sonra, kıyamet gününde kendilerine bulunmuş oldukları eylemleri kendilerine bildirir. Gerçekten Allah, her şeyi devamlı bilendir.

8- Gizli konuşmadan engellenmiş, sonra da kendisinden engellendiği [şeye] tekrar dönen ve kasıtlı suç, düşmanlık ve Elçiye kötülük hakkında fısıldaşan kimseleri hiç görmedin mi? Sana geldikleri zaman, Allah'ın seni hiç selamlamadığı bir şekilde seni selamladılar ve "Söylediğimiz [şeyler] sebebiyle, Allah bize azap etseydi ya?" diyorlar. Kendisini[n azabını] çekecekleri cehennem kendilerine yeterlidir. Artık, ne kötü dönüş yeridir!

9- Ey inanmış olanlar! Fısıldaştığınız zaman, kasıtlı suç, düşmanlık ve Elçiye kötülük hakkında fısıldaşmayın. İyilik ve takva [korunup sakınma] hakkında fısıldaşın. Kendisin[in emrine] doğru bir araya getirilecek olduğunuz Allah'a (karşı gelmekten) sakının.

10- (Bu) gizli konuşma, inanmış olanları üzmek için, sadece şeytandandır. Allah'ın izni ile olmadıkça hiçbir şekilde asla zarar verici değildir. İnançlılar, sadece Allah'a güvenip dayansın(tevekkül etsin).

11- Ey inanmış o kimseler! Size "Meclislerde açılın [yeri genişletin]" denildiği zaman, hemen açılın [yeri genişletin] ki, Allah sizin için [yeri] genişletsin. "Dağılın/kalkın¹" denildiği zaman, hemen dağılın/kalkın ki, Allah sizden inanmış olanları yükseltsin ve bilgi kendilerine verilmiş olanları dereceler bakımından [yükseltsin]². Allah, eylemlerinizden devamlı haberdardır.

¹: "unşuZu=أنشزو" yani "kalkın!" şeklinde de okunmuştur, "unşuRu=انشرو" yani "Dağılın!" şeklinde de okunmuştur. (müfredat: نشر,)

²: "minkum=منكم" kısmında söz tamamlanmıştır. Devamındaki ifade gizli bir fiil ile mensuptur. (Halebi: duru-l mes'un) çeviri buna göre yapıldı.

12- Ey inanmış olanlar! Elçi ile gizli konuştuğunuz zaman, gizli konuşmanızdan önce (fakirlere)¹ önden bir sadaka gönderin. İşte bu, sizin için daha iyidir (hayırlıdır) ve daha temizdir. Artık, (buna imkan) bulamıyorsanız, o halde [bilin ki] kesinlikle Allah, çok bağışlayandır, rahimdir.²

¹: Sadaka, Tevbe 60. Ayette bahsedilenlere verilmektedir. Çünkü ilgili ayette "sadece" diyerek sadakayı fakir, yolcu vb. İnsanlara mahsus yapılmıştır.

Eğer, Elçiye verilecek olsaydı, buna "ecr=أجر" denilmesi gerekirdi. "sadaka=صدقة" değil.

²: Ayetin ifadesi tarihsel olsa da verdiği mesaj evrenseldir. İnsanlar, sürekli kolayca soru sorduğu birinin sözlerini pek dikkate almaz. Ancak bir bedel ödeyerek zar zor soru sorduğu birinin sözlerini çok dikkatli dinler. Ayet bu ve çıkarılabilecek pek çok anlam itibariyle evrenseldir.

13- Gizli konuşmanızdan önce, (fakirlere) önden sadakaları göndermekten çekindiniz mi? hiç yapamamıştınız ve Allah tevbenizi kabul etmişti. O halde, yönelişi (namazı) ayakta tutun (devam ettirin), zekatı verin, Allah'a ve Elçisi'ne gönülden itaat edin. Allah, eylemlerinizden devamlı haberdardır.

14- Allah'ın, kendilerine gazap etmiş olduğu bir milleti veli/idareci edinenleri hiç görmedin mi? Onlar, sizden ve onlardan değildir. Onlar, biliyor oldukları halde yalanın üzerine yemin ediyorlar.

15- Allah, çok şiddetli bir azabı onlara hazırladı. Gerçekten onlar, ne kötü eylemde bulunmaktaydılar!

16- İnançlarını¹, bir saklanış edinip Allah'ın yolundan çevirdiler. Artık, onlar için alçaltan bir azap vardır.

¹: "Eyman=أيمان" ve "İyman=إيمان" olarak iki şekilde de okunmuştur. (zamahşeri :keşşaf) ilk okuyuşa göre "yeminlerini bir saklanış edinip..." manasındadır. İkinci okuyuşa göre çeviri yazıldığı anlamda'dır.

17-18- Allah'ın, onları topluca yönlendireceği/yeniden dirilteceği, onların da ona [Allah'a] tıpkı size yemin ettikleri gibi yemin edeceği gün¹, malları ve çocukları, onlara Allah'tan [gelecek herhangi bir şeye karşı] hiçbir açıdan asla yeterli gelmeyecek. İşte onlar, ateşin dostlarıdır. Onlar, onun [ateşin] içinde kalıcıdır. Kendilerinin herhangi bir şey üzerinde olduklarını sanıyorlar. Dikkat! Gerçekten, asıl yalancılar onlardır.

¹: 18. Ayetteki "gün" kelimesi 17. Ayetteki "yeterli olmayacak" ifadesine bağlıdır. (Müşkül i'rab-ul kur'an)

19- Şeytan, onları kontrolü altına almayı istedi, böylece Allah'ın hatırlatmasını unuttular. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Dikkat! Gerçekten, şeytanın taraftarları kaybedenlerin ta kendileridir.

20- Gerçekten, Allah ve Elçisi ile sınırlaşanlar[a gelince] işte, aşağı seviyede olanların ta kendileri onlardır.

21- Allah "Ben ve Elçilerim mutlaka ama mutlaka yeneceğiz!" diye yazdı. Gerçekten Allah, güçlüdür, devamlı üstündür.

22- Allah'a ve ahiret [son] gününe inanan bir milleti, Allah ve Elçisi ile sınırlaşmış kimse[ler ile] karşılıklı sevgi beslerken bulamazsın. [isterse] Ataları veya oğulları veya kardeşleri veya kabileleri olsun [yine karşılıklı sevgi beslemezler]. İşte onlar, [Allah'ın] kalplerine 'inanç' yazdığı ve kendisinden bir ruh ile kendilerine el [güç] verdiği [kimseler]dir. Onları, alt taraflarından ırmaklar akan, içinde kalıcı oldukları cennetlere girdirir. Allah, onlardan razı oldu ve onlar ondan [Allah'tan] razı oldular. İşte onlar, Allah'ın taraftarlarıdır. Dikkat! Gerçekten, Allah'ın taraftarları kazananların ta kendisidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder